İnsanoğlu İnsan

-
Aa
+
a
a
a

Bizde cesaretin (cesur yazarlığın da, sürücülüğün de, siyasetçinin de) belirtisi, hayvan türleri ile karşımızdakine hitap etmektir. “Vay h..... vay”, “kör müsün u... a..”  biçiminde hitap, biz –bizi burada aslında tekil şahıs olarak kabul edin- mükemmel olduğumuz, diğerleri olmadığı için doğal hakkımızdır. Aramızdaki farkı ancak bu sözler ortaya koyabilir ve zaten onlar ancak hayvan olabilirler. Kısaca hayvan türleri ile hitap sadece bir cesaret belirtisi değil bir farklılık belirtisidir de.

Geçen yıl 15 Mayıs tarihli Milliyet ve Sabah

gazetelerinde kapkaççı saldırısına uğrayan ve ağır yaralanan Sn. F. Ü.’nün babasının özetle “Kızımı bu hale getiren insan olamaz. Bunu yapan mutlaka uyuşturucu hap almıştır. Yoksa savunmasız bir kadına böyle nasıl davranılır” dediği yazılmıştı. Yine geçen yıl 25 Mayıs tarihli Milliyet gazetesinde Berrin Cankat imzalı yazıda Bir kadın fuhuş batağına nasıl saplanır? Nasıl bir ruh hali kadını, parasını verenle yatacak hale getirir? Fanilesi ter, ağzı soğan kokan, elin kıllı hayvanlarına nasıl tahammül eder?” diye soruluyordu.

 

Geçtiğimiz haftaki Hürriyet gazetesinde Sn. Yalçın Bayer’in köşesinde Afyon valisi Sn. Ahmet Özyurt’un kuralları ihlal eden sürücülere yılın ayısı ödülü verilmesini önerdiği yazılmıştı. Sn. Umur Talu ve Sn. Fatih Altaylı arasındaki tartışmada sazan ve piranha benzetmeleri vardı. Sn. Karen Fogg içinse Gözcü gazetesinde Kıbrıs’lı Türkler’in “... Yılan kadın yine zehirini kustu...” dedikleri belirtiliyordu. Çok akıllı olmayanlarımız için kuş beyinli, kalleşlerimiz için çakal, oburlarımız için fil gibi yedi deriz.

Ayı işte, anlamadı...

Sayın okurlar, düşünsenize ne hayvanlar var, hem uyuşturucu hap kullanıp, hem de kapkaça çıkıyorlar veya terli fanile giyip çaresiz kadınlarla ilişkiye giriyorlar. Hayır, bu doğru değil. Hayvanları kendi çirkinliklerimizi tanımlamada kullanamayız. Hiçbir hayvan uyuşturucu kullanmadı, diğerine tecavüz etmedi, kapkaç yapmadı. Çocuklarına bomba sarmadı, yuvalarını başlarına yıkmadı. Yangın bombası, atom bombası atmadı, bunları düşünmedi bile. Orman yakmadı, akarsulara siyanür, dinamit koymadı, yaşadığı dünyayı kirletmedi (bu arada bildiğim kadarı ile piranhalara Amazon’un çöpçüsü denirmiş. Durup dururken insana falan saldırmazlarmış. Kan kokusuna, açık yaraya, diğer hastalıklı hayvanlara giderlermiş. Tabii ki açık yara ile Amazon’a giren olursa ona da saldırırlarmış. Kısaca tüm nehri kirletici atıkları yer, tüketir ve temizlerlermiş). Hiçbir hayvan, hiçbir şeyi doğal ve zorunlu gereksinimlerinden fazla tüketmedi. Yaşadıkları sürece aslında bize hayat verdiler. Bizse yaşadığımız sürece hem onları hem kendimizi öldürdük. Hiçbir ayı, hiçbir insana dört ayakla yürümeyi ve hızla çağlayan suya karşı kaygan kaya üstünde durup balık yakalamayı öğretmeye çalışmadı. Hiçbir ayı kafese insan koyup ona hamamda bayılmayı öğretip sonra seyretmedi. Ama biz ayıları kafese koyup, onlara bisiklete binmeyi öğrettik. Eğer çok ayılık etmeselerdi asıl ihtiyaçları olan 500 cc’lik motosiklet kullanmayı da öğretip yarışlara sokacaktık. Ama ayı işte. Anlamadılar.

Hiçbir at insanın sırtına binip onu kamçılayarak zevk için yarıştırmadı, kaybedene kızıp kişnemedi, koştururken ayağını kırıp onu iğneyle öldürmedi. Hiçbir köpek, hiçbir horoz insan dövüştürüp üstüne bahis oynayıp sadistçe seyretmedi. Hiçbir köpek çatlakları sıvayıp komşusuna yıkılacak evi satmaya kalkmadı, tam tersine bizi enkazdan çıkardılar. Hiçbir kartal, doğan, şahin insanları evinden çıkarıp esaret altında onlara uçmayı öğretmeye çalışmadı. Ne de olsa kuş beyinliydiler. Leş yiyerek çevreyi temizleyen hiçbir çakal para karşılığı hiç tanımadığı insanın katili olmadı, ama kalleş oldu.

Dünyada on milyonlarca çocuk açlıktan kırılırken ve bizler onları hayata döndürebilecekken, dişleri için filleri, eti için timsahları öldürdük. Filler bizi hiç yemedi.

Keşke yılan kadar güzel, piranha kadar temiz, köpek kadar sevgi dolu, çakal kadar dürüst olsaydık. Ama biz insanoğlu insanız, bizden bu kadar.